Hem süper ol hem kahraman



Merhaba, size anlatmam gereken önemli bir şey var. Beni tanımıyorsunuz ama ben bir süper kahramanım. Hayır, herhangi bir özel gücüm yok. Kimliğimi gizli tutmuyorum, halka açık biriyim. Peki o zaman, nasıl bir kahraman oluyorum ben? İşte anlatmam gereken kısım tam da burası.

Benim kahramanlığım, Don Kişot'unkine benziyor. Hatırladınız mı o şövalyeyi? Tamam, kabul ediyorum, o sadece kendi gözünde şövalyeydi ama olsun. İnsanların yanlışlarıyla dolu bir gerçekliği kabul etmediği için de adı deliye çıkmıştı. Oysa o masum görünen yel değirmenleri yok mu... Onların ne denli kötü olduğunu hepimiz biliyoruz. Kimsenin inanmaması, doğruyu değiştirir mi? 




Her şeyden önce ben bir müslümanım, sizin anlayacağınız. Müslümanın dünyayla ilgisi Don Kişot'unki kadar uzak, delice ve son derece kararlı bir yapıda olmalıdır, değil mi? Her kötülükle yalnızca bir kişi olarak savaşır. Bu yüzdendir ki hiçbir kirliliğe kayıtsız kalamaz. Şunu unutmaz ki, insanların seçtiği yolun doğruluğunu gösterecek şey kişi sayısı olamaz. Taşı kuyuya gerektiğinde atar deli denilen şahıs. Akıllılar uğraşadursun. 


Benim kahramanlığım, Hz. Yusuf (as)'inkine özeniyor biraz. Hatırladınız mı o güzel peygamberi? Zindanda insanlara doğruları göstermek için harcadığı çabayı. Yalnızca kelimelerin kifayetine yaslandığı karanlık geceleri.
O, insanların hayatını kurtarmak için kas gücüne ihtiyaç duymamıştı örneğin. Aslında, bir nevi ispattı bu. Bir hayatın tek ihtiyacının nefes olmadığının ispatı.
Pekala, onlar zindandan çıkınca ne mi yaptı? Gerideki Yusuf'u unuttu. Terk edilmek, bir kahramanın karşısına çıkan büyük imtihanlardan yalnızca biridir. Unutulmak ve anlaşılmamak. Sıradan insanlar bu his karşısında yorgun düşecektir. Ama kahramanlar düşse de yenilmez. Zira zaten bir teşekkür beklememişlerdir. Öyle ya, iyilik kurtuluşu cezbeder, teşekkürü değil.


Benim kahramanlığımın en sevdiği şeyse, tebessüm. Belki Efendimiz (sav)'den öğrenmiştir, bilemem. Hayal edebildiniz mi, o, derinleri görebildiğini hissettiren bakışını? Anladığını. Bir insanı anlamak, onu hissetmektir bana göre. Kurtarılmayı bekleyen bir ruhun acısıdır anlaşılma ihtiyacı. Bir insanın hissiyatını çözemeden, ona yardım edemezsiniz. Elini neden uzattığını bilemezsiniz çünkü. İnsanı, hayvanı, bitkiyi anlamak gerekir, dünyayı kurtarmak için. Kaldırmaya çalıştığı yükü görmek gerekir.


Henüz bir kahraman olmadan önce, dünyaya geliş amacımı çözmeye çalışır dururdum. İnsan doğar, yaşar ve ölür, derlerdi. Yalnızca bu kadar mıydı yani? Birkaç yıl boyunca sabahları uyanacak ve geceleri uyuyacak mıydık? Ya acılar? Acının rengi ne olacaktı? Dünyanın nefes alıp veren acısını sezebiliyordum. Onlara hiç dokunmadan, yeşile ve maviye bir şey katmadan öylece geçip gidemezdim. Oturup düşündüm, bir kahraman olmak için neler gerekirdi? Anahtar kelimeler vardı: merhamet, fedakarlık, basiret, umut... Dünyanın yükünü onun acısını gören yürekler taşırdı. 



Bir insan bir zerreden başka bir şey değildir esasında. Fakat her nasılsa, fıtratımızda rahmet damlaları var. Yaradan ruhlarımıza hissiyat bağışlamış. Ümit etmeyi öğretmiş, siyahı anlamlı kılan beyazdır diye. Yarın gelirse umut da gelir, demiş. Bir zerre, karıncaya göre koskoca bir gölmüş.
Bir ayağı kırık köpeği görünce hissettiğimiz o yürek acısı var ya, o küçücük merhametle koca ormanlar kurtarılırmış. Eşyanın sıretini görüp acısını bir omuzlayabilsek, bir ordu gibi güçlü de olurmuşuz belki.


Peki, fıtratımız buysa, biz neden bu kadar aciziz? Aslımız süperse, biz neden değiliz? Belki vicdan kelimesini unuttuğumuzdandır bu, belki unutmak istediğimizden. Merhamet, unutmadığımızda bizi bulabilir. Çünkü kabullenmesek de hepimiz biliyoruz ki, bir şeyler yapmakla görevliyiz. Çünkü hepimiz birer kahraman olabiliriz. Çünkü herkes ve her şey kurtarılmayı hak eder. Acı, umursanmayı talep eder. 

Sözün özü, özümüz... Kalbinize dönmelisiniz arkadaşlarım, yel değirmenleri uzakta değil.



-Sör Kişot



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

üstü çizili şakaklardan görülmemiş bir ağrı

Elastik Mermiler

Ümmetin Çığlığı