Adınız

 


Kimse ilk kez ne zaman bir bulut gördüğünü hatırlayamaz. Onun dışında. O her sabah uyanır uyanmaz gökyüzüne bakar ve ilk kez bulut gördüğü için çok sevinir. İlk kez uyanmış, ilk kez yatağından kalkıp pencereye yaklaşmış, ilk kez gökyüzüne kaldırmıştır kafasını. Her sabah.

Doktorların bir teşhisi var elbette. Teorileri denmeli ya da. Karizmatik bir isim koymuşlardır bu duruma da. Ama ona hasta demek yakışmayabilir. Ben onunla her gün konuşurum, o hep ilk kez görür beni. Merhaba der usulca, adınız nedir? Hep böyle kibar konuşur. Çok hasta görmüşümdür burada ama hiç onun gibi incesine rast gelmemişimdir. Ben de hasta dedim bakın, kulak alışkanlığı işte. Hiç böyle hasta olur mu?

Adı Adem ama kendi bunu bilmez. Her gün öğrenmeye çalışır ama. Orta yaşlarda bir annesi var, neredeyse hastane önünde yatıp kalkıyor sanırsınız, her gün ziyaret saati bitene kadar buradadır çünkü. Saatlerce oğluna öğretmenliğe uğraşır, canla başla, pes etmeden. Bak Adem bu bulut, bak bu çiçek. Adem bazen sonuca yaklaşacak gibi olur, bazense sebepsiz yere küser, hiçbir şey öğrenmek istemez, pencerenin yanına gelir durur öyle. Annesi o anlarda bile yorulmaz, bak bu bulut, bu çiçek.

Eskiden böyle değilmiş galiba, hemşireler konuşurken duydum. Vah vah diyorlardı, pek de genç, hem de tahsilli. "Ne oldu da böyle oldu acaba, neyi unutmayı böylesine çok istiyor?" Adem bunu diyen hemşireye gülmüştü, merhaba demişti, adınız nedir? Adem bu soruyu bulutlara da her sabah sorduğundan hemşireler ciddiye alıp cevap vermezler artık. Bulutlar da cevap vermezler. O zaman Adem'in gülüşü solar. 

Adem'i tanımaktan memnunum, o beni tanımasa da. Bu yüzden hiç vahlamam. Her gün yeniden yaşamaya başlaması bana üzücü gelmez, belki çok daha iyidir hem. Yine de, dünkü olayda ben de en az diğerleri kadar heyecana kapılmadan edemedim. Adem buraya geldiğinden beri hep aynı Adem'di ama dün farklı bir şey oldu. Hepimiz ne olacağını, eski sağlıklı Adem'i bilmesek de her şeyin bir düğüm gibi çözülüvermesini bekledik. Odaya bir kız gelmişti, ilkokul öğrencisi yaşlarında bir kız, yatılı hasta, üstündekinden belli. Yanlış odaya gelmişti herhalde ve Adem'in bizler dışında gördüğü ilk şeydi, bu sefer sahiden ilk. Adem onun örgülü sarı saçlarını ve yeşil parlak gözlerini görünce çok heyecanlandı, her zamankinden daha çok. Hemen yatağından fırladı, çocuğun yanına koştu, hatta saçına elleyecek gibi oldu. Merhaba dedi tatlı tatlı, adınız nedir? 

Yasemin, dedi kız fısıldar gibi ama utangaç gülümsemesi yüzünde sabit. Soluk soluğa kaldı Adem, "Yasemin?" diye tekrarladı. Sonra birkaç kez daha. Yasemin, Yasemin, Yasemin... Tekrarları arttıkça sesi de yükseldi. Hiç sesini yükseltmezdi. Annesi de gitmişti, çok endişelendim. Neyseki hemşireler bir kriz olduğunu anlayıp geldiler hemen. Adem ince ellerini şakaklarına dayamış, Yasemin, Yasemin diye sayıklıyordu. Titreme halindeydi, göz kapakları seyiriyordu durmadan. İşte diye düşündüm, geliyor, sonunda eski Adem olacak. Buraya ihtiyacı olmayacak, terk edecek beni... Ama öyle olmadı. Hemşireler küçük Yasemin'i odadan çıkarınca Adem sakinleşmeye başladı, artık bağırmıyor, gözlerini kapamış kafasını iki yana sallayarak fısıldıyordu sadece. Bu düzelme emaresini geri almak ister gibiydi çabası. İlaç vermelerine bile gerek kalmadan o da geçti, başarmış olsa gerekti, durgunlaşıp bildiğimiz Adem oldu. 

Bugün annesi bu olayı duyunca çok ağladı. Adem'i göğsüne bastırıp hıçkırdı bütün ziyaret vakti boyunca. Bir şey öğretmeye de çalışmadı, vazgeçmiş veya bu Adem'in daha sağlıklı olduğuna karar vermişti. O gidince Adem yine yanıma geldi, pencerenin önüne. Yapraklarımı okşadı her zamanki gibi. Merhaba dedi zorlukla, sesi kısılmıştı. "Adınız nedir?" 

Beni duyamadığına üzülürdüm hep. İyi ki duyamıyormuş meğer. Çünkü bildiğim kadarıyla benim adım da Yasemin'di.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

üstü çizili şakaklardan görülmemiş bir ağrı

Elastik Mermiler

Ümmetin Çığlığı