Mataramda Tuzlu Su
Edebiyat yaşamın ağır gerçeklerini kendimiz için hafif kılma yollarından biridir, kara kara yazıları beyaz kağıda dökmek bazen tek çare gibi görünür. Öyle bir çare ki, "Ruh yazının icadından beri ölümsüz." diyen Cemil Meriç'i haklı çıkarmak için, ölmemek için yazmak hem gerekçe hem tedavidir. Şair ise bunu en buğulu şekilde gerçekleştirir, derdi gözümüze sokmaz ama işaret eder. Badi parmağını gösterir, burada bir sızı var der, bakın anlayın halimden. Söylemeden anlatır, resmi netleştirmenin sızıyı tanıyan için imkansız olmayacağını bilir.
Metaforik anlatımın en iyi temsilcilerinden, "Biliyorum kolay anlaşılmayacak" diyerek zorları göğüsleyen İsmet Özel, şiirlerinde yaşama derdiyle edebî hayali çok iyi dengeler. Ona göre şiir, sözlerden bir çatı oluşturur ve bu çatı altında insan oluş bilmecesi tadılır hale gelmektedir. Bu tadı bize ulaştırmada imgelem gücünü en güzel gösterdiği şiirlerinden biri de Mataramda Tuzlu Su'dur, zorlu gidişlerin şiiridir.
West Indies, Kızıl Elma, İtaki, Maçin!
Daha ilk dizeden ulaşılamamış, ulaşılması hayal gibi görünen hedefleri sayar İsmet Özel. West Indies keşfedilmek istenen kıta, Kızıl Elma Türklerin biricik ülküsü, İtaki Odysseus'un türlü badireler atlatıp varmaya çalıştığı evi, Maçin de bir garip masalsı diyar... Şair, bu varışı olmayan güzergahlara bekleyin beni der gibi seslenir. Yuvasından uzaktadır çünkü olduğu yer yuva olmaktan uzaktır. Oraya uymaz, etrafındakileri tanısa da onlara yabancıdır. Bir başka şiirinde de "Eve dön, şarkıya dön, kalbine dön!" diyerek bu bitmek bilmez yolculuğu, kendini arayışı anlatmıştır. Kendini ararken de diğerlerine, aramayanlara kızgındır, dehşet ve vahşet doludur.
vahşetim
beni baygın meyvaların lezzetinden kopardı
kendime dünyada bir
acı kök tadı seçtim
Şiir daha ilk bendinde yola çıkamayanların yüreğini dağlar. Zira olduğu toprağa ayağı yakışmayan, yakınında soluklanacak bir ağaç gölgesi bırakılmayan herkes, tıpkı şair gibi bu dünyada kendine bir acı kök tadı seçmek zorunda kalmıştır. Bu "acı kök tadı" ifadesi, kullanılan kelimelerin yarattığı hisle; gidilecek yer kalmadığında geriye sadece gitmenin kaldığını adeta tadılır şekilde anlatır. Yeni bir kök bulmak, yeni düzenler kurmak zordur, kişiyi yerinden oynatır ama hiç değilse özgür ve özgün olabilecektir.
Beyazlar, yerliler, zorbalar, uyruklar... Halk etiketleri. Şair kendisiyle de, halklarla da, devletlerle de kavgalıdır, bunu da reel dünyadaki çeşitli toplulukları soyut bir şekilde aktararak gösterir. Araftadır, varoluşsal kaygılarla doludur, konumunu ve rahatını bulamaz. Bireyin modern dünyada çektiği ait olamama sancısını her yerden giderek belirtir. Tehlikeli bir nifaktır, çünkü doğruyu söylediği için onuncu köyde bile barınamaz. Doğrucu Davut olmayı, sevimli olmaya tercih etmiştir, onu diğerlerinden ayıran en önemli nokta da budur.
"Uzak nedir?" sorusuyla başlar ikinci bent. Uzak, hepimize göre farklı bir kavramdır: kimimize yol, kimimize yıl, kimimize yuva, kimimize hasret.
Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için
gidecek yer ne kadar uzak olabilir?
Şair uzaklık anlayışını mesafe cinsinden ayırmıştır, en başta kendine uzaktır. İnsanın en uzak ve de en yakın menzili kendi kalbidir, "Eve dön, kalbine dön!" Dünya bizi dönüştürür, değiştirir, parçalar, asli değerlerimizden birçoğunu bizden koparır. Şair kendine de dış dünyaya olduğu kadar yabancıdır ama kendini bulma yolunda kendinden çekinmez, başı açıktır, kimliğini örtmez. Saçlarını ikiye ayırması da yerli olduğunu belli eder; itaatsizdir, korkmaz, itaatsizlik özgürlüğün ilk adımıdır. Sanki kızılderili bir lider topraklarını terk etmek zorunda kalmıştır: öyle asi ama asil. Şakaklarındaki dövmeler alın yazısı olarak değerlendirilebilir.
boynumda
bana yargı yükleyenlerin
utançlarından yapılma mücevherler
sırtımda sağır kantarı gizli bilgilerin
Suskun ve kederli, ona yargı yükleyenlerden kaçarak ama yüklenenler omzunda, yolunu aramaktadır. Toplum insanı etiketler, bu kaçınılmazdır. Ama İsmet Özel, tarantula yazdılar diye göğsündeki yaftaya, "tarantulaymış benim adım" diyecek biri değildir, etiketi reddeder. Şair bireyin onu sıradanlaştıran, duyarsızlaştıran toplumla çatışmasını "sağır kantar" ifadesiyle şiir dilinde somutlaştırır, kişi çevrenin dayattıklarını duymaz ama ağırlığı hep üzerindedir.
Gürlek naralar ve oturmuş lehçeleri de istemez, bunlar isyanını yansıtmak için yetersizdir çünkü bunlar da gelenekseldir. Oysa şair kendisini herkesten ayırma çabasındadır. Matarasında tuzlu su olması da bu yola her şeyi göze alarak girdiğini gösterir, azığının olmaması da desteğinin olmayışındandır. Tuzlu su ifadesi de şairin şiirin tadılır olması inancının temsili gibidir.
Bir hayatı, ısmarlama bir hayatı bırakıyorum
görenler üstünde iyi duruyor derdi her bakışta
Şairin kendisini konumlandırdığı yer, ısmarlama bir hayat ile gerçek bir hayat arasında özgür bir seçim yapabilecek cesareti olanların yanıdır. Etiketli hayatı gayet konforludur, kendisine biçilen rollerle yaşamak çok daha kolaydır, oysa çıktığı yolda azığı dahi yoktur, anıları birer lükstür. Modern dünyada insan bu seçimi yapmak zorundadır, sıradan zevkleri ile anlamlı tercihler arasında bir yerdedir.
siparişi yargıcılar tarafından verilmiş
bu hayattan ne koku, ne yankı, ne de boya
taşımamı yasaklayan belgeyi imzaladım
Yaftayı yapıştıranlar elimize hayatımızı onların istediği gibi dekore etmemiz için gereken boyayı da verir. Şair bu siparişleri, kokuları, yankıları, boyaları yanında götürmeyi reddeder, yeni hayatı belki ocağını bulmakla geçecek, belki yoksul kalacak ama kendisine has olacaktır. Bu kavramlar yığını anlatımı güçlendirmekle kalmaz, neredeyse elle tutulur hale getirir.
İsmet Özel, özünü koruyanın kabuğunu koruyacağına inanmıştır daima ve poetikasını açıklarken, "Benimki, umudun nerede olduğunu düşündüren bir şiir olsun isterdim." diyerek yolculuk ve kimlik inşası temalarını anlayabilmemize yardımcı olur. Monolog bir anlatım yöntemi tercih ettiği şiirde yoğun imgelerle kapalı bir söylem söz konusudur. Seçtiği kelimeler beş duyu organımıza hitap ederek soyut durumları somutlaştırmıştır. Kafiyeli kullanımla söyleyiş dengesini kurarken ses sapması ve yinelemelerden yararlanır; böylece ses bütünlüğü ve tema devamlılığı sağlanır ve arayışın şekli oluşturulur. Arayış sonlanmamıştır, bu sadece yolda oluş halidir.
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim. Bu hüküm suyun kana kana içilemediği, toprağın tanınmaz olduğu diyarda kalamamaktır. İsim etiketi boynundayken kendini bulamayanların, akış nerede ve nasıl göremeyenlerin, ne olağan ne olağan dışı artık seçemeyenlerin anlayacağı bir hükümdür. Mataradaki tuzlu su her yudumda sızlatsa da yaraları, hiç değilse yaranın bir kimlik olduğunu bilenlerin anlayacağı bir hüküm.
Yorumlar
Yorum Gönder